 |
Therapia'nın kapağı(*). |
İlk paylaşımımdan 45 ay, son paylaşımımdan ise 32 ay sonra yeniden blogumun zirvesine seyahat eden bir başka metin de budur.
2021 yılının Temmuz ayında paylaştığım metni, onun asal eksenini oluşturan sanatçının son kitabının baskısının tükeniyor olması ve akabinde de yeni baskısının yapılması olasılığının çok da yüksek olmadığını düşünmem yüzünden, güncelleyerek yeniden dikkatlerinize arz ediyorum değerli kitapseverler.
Mehmet Ali Türkmen'i (bundan böyle MAT inisiyali ile belirtilecektir) tanıyanların malûmu olan bazı önemli bilgileri, onu tanımayanlar için, ana hatlarıyla paylaşacağım.
Günümüzün önemli grafik sanatçılarındandır MAT. İşleri sadece ülkemizde değil, yurt dışında da beğenilmekte; kitap kapakları ve illüstrasyonları, ticari afişler, sanat posterleri, tablolar, limitli özgün baskılar, önemli markalara ait logolar şeklinde hayatımıza girmekte, grafik sanat sevdalılarını derinden etkilemektedir. Ulusal ve uluslararası sergilerde sık sık sanatseverlerle buluşan MAT'ın bir çok işi özel ve kurumsal koleksiyonlarda kendisine yer bulmuştur.
Sanatçının hayat arkadaşını kaybetmesinin ardından, hayatını, evliliğini ve genel olarak beşeri ve kozmik olan her seviyeden varoluş hallerini ve Dünya vaziyetlerini sorguladığı bir dönemine denk düşen ve retrospektifi mahiyetindeki kitabı Ağustos 2019 başında, 500 adet yapılan sınırlı bir baskıyla, çıktı piyasaya.
Ciltli basılan bu yaklaşık 330 sayfalık, (adeta görsel bir şölen mahiyetindeki) tamamı illüstrasyonlardan oluşan grafik eserin kalitesindeki bir sanat kitabının, yaşadığımız enflasyonist süreç ve yüksek kaliteli sanat kitaplarının fiyatları dikkate alındığında, 1,000 Lira'dan aşağıya bir ederle satılmadığı kitapseverlerin malûmudur. Söz konusu eserin, üstelik de sanatçıdan ıslak imzalı ve ithaflı olmak üzere, az sayıda kalmış olan nüshalarının halen 280 liraya satılması kapitalist piyasa mantığıyla açıklanabilecek ve anlaşılabilecek bir şey değildir doğrusu. Ben bunu MAT'in çelebi kişiliği, derviş tabiatı ve rindmeşreb tutumuyla açıklayabiliyorum, ki, Therapia'daki her resim, her kompozisyon ve bütün temalar da bu tanımlamalarımı destekler mahiyettedir.
Sanatçı'nın İnstagram hesabında paylaştığı ve benim aşağıdaki metni yazdıktan sonra fark ettiğim şu açıklamayı çok önemsiyorum:
'Birlikte güzel yaşlanacağımız eşimi, Ceylan’ı kaybettiğimde duygularımın epey geriye gittiğini ve duygularımla mutlaka temas kurmam gerektiğini farkettim. uzun zamandır ara verdiğim çizimlerime, boyalarıma böylece tekrar geri döndüm. yeni yaptığım işlerin yanına, daha önceki bazı işlerimi de ekleyerek bir kitaba dönüştürdüm. İsmi de terapi olunan yer anlamıma gelen “therapia”. bu kitaptakiler, terapi anlamında kafamı serinleten çalışmalar. bana iyi geldi, umarım size de iyi gelir.'
Şu hususun altına şeddeli olarak çizmekte faide görmekteyim; şayet sanatçının bu paylaşımını Temmuz 2022'de değil de, meselâ 2021'in Temmuz ayı gibi okumuş olsa idim, Ağustos 2021'de ilk defa görücüye çıkan metnimde yapacağım kayda değer değişiklik, sanatçının yukarıya aldığım açıklamasını ilerleyen satırların 'Kimi therapia, niçin therapia, nasıl therapia?' ara başlığı altındaki 8. bölümüne eklemek olurdu.
Bu girişi, bibliyofillerle koleksiyonerlere yönelik bir öneri ile tamamlıyorum.
Sıra dışı sanat kitapları ile kaliteli, derinlikli, nitelikli, zengin alt metinli, epeyce ironik bir bakış açısı ve sık sık da kara mizaha başvuran grafik işlerle bezeli, bazen de gerçeküstü ile gerçekliğin ortak alanında var olan kompozisyon ve illüstrasyonlardan hoşlanan bibliyofil ve grafik sanatlar tutkunlarının, bu imzalı, ithaflı, limitli baskılı mükemmel eseri koleksiyonlarına katmak konusunda geç kalmamalarını öneririm. Eser tükendiğinde, onu internetten ve sahaflardan $100'dan aşağıya alabilmemin mümkün olmayacağına kuvvetle inanmaktayım.
MAT müktesebatı (ve bunların zihnime serbest çağrışımla davet ettikleri çok sayıdaki olgu, antite ve tema) hakkında kapsamlı bilginin yanı sıra, Therapia'nın satın alınmasını sağlayacak linki de içeren aşağıdaki metnin, konunun meraklısı için faydalı olmasını dilerim.
1***prologue / medhal : 'bundan ötesi.....'
Çok beğendiğim ve yüksek bir sadakatle parmak izlerini, ayak izlerini ve tabii ki gri hücrelerinin işlerini takip ettiğim bir grafik sanatçısını, şimdiye değin ybaşına bardaklar çekilmişayımlanan 5 kitabı (ama en çok da son albümü olan Therapia) üzerinden tanıtan bu metinle, doğrusu, sadece grafik sanatlarla ilgilenenleri hedeflemedim. Onun yanı sıra, okunulan satırlar, felsefe (özellikle de onun fenomenoloji ve varoluşçuluk disiplinleri), psikiyatri, popüler kültür, koleksiyonerlik, kitabiyat, sinema, kozmoloji, edebiyat, çizgi roman evreni, Payitaht'ın (Âsitâne, Der Saadet) kültür haritası ve halîtası, kuramsal fizik, bilim kurgu.... gibi onlarca başka alt metin ve izleğin dolayımları üzerinden de kendisini var ederek, çok daha geniş bir okur kitlesi için cazibe merkezi olmayı arzulamaktadır (olası bir yanlış anlaşılmayı kestirmeden bloke etmek adına diyorum ki: 'eserin arzusu, müessirinkine, telifin beklentisi müellifinkine bitişiktir, ayrı ayrı var olamazlar, düşünemezler ve düşünülemezler).
Metni(mi)n çok sayıda farklı disiplin üzerinden / içinden yürüyor oluşu, temelde, referanslar verdiğim müktesebatı oluşturan karikatür / desen / resimleri çok önemsiyor, (çok sayıda alt metni içermeleri bakımından) farklı bir eşikte değerlendiriyor ve beğeniyor oluşumla doğrudan alâkalıdır tabii ki. Birlikte dillendirilmesi çoğunlukla alışılmışın, rutinin dışında olan antiteleri meczederken satırlarımda, sanatçıya gösterdiğim ihtimamın ayna simetrisi olan bir ihtimamı da esirgememiş oluyordum metnimden / okurumdan: okudum, araştırdım, düşündüm, tartıştım ve çokça ihtimam gösterip ehemmiyet verdim bu işe - ki, ortaya, hakkında konuştuğu külliyatı kelimenin hakiki manasıyla ve lâyığıyla kuşatabilen kapsamlı, özel ve sıra dışı bir metin çıkabilsin(0).
Therapia'nın elime geçtiği 25 Ocak 2021'de bu yazının taslağını çıkarmaya başlamıştım. 2021 Ağustos'unun başında, nihayet tamamladım onu işte.
'Uçurum gözlü ve bıyıkları beş okka o Prusyalının tarzında ve kalitesinde, adeta gök gürültüsü kıvamındaki cümlelerle ve muhatabının suratına ve şuuruna kırbaç gibi şaklayarak inen satırlarla konuşamayacaksam şayet...' demiştim kendime ve devam etmiştim o mezkûr Ocak itmam olur iken klavyenin başında, 'öyle bir yazı olsun ki bu, hiç olmazsa...okuyan desin şöyle: 'bundan ötesi, doktora tezi!'
2***Beklemediğimiz darbe n'eder bize?
Birçok bölümü, başlangıcında son derece güvenli, emniyetli, sakin, âsûde bir gelişme ve final vaat etmesine karşın, beklenmedik sahnelerle, şok edici gelişmelerle ve adeta ters köşe yapan finallerle seyircisini allak bullak eden bir dramatik kurguya evrilen tv serilerinin belleğimize kazınması ve popüler kültür kodlarını kökten değiştirmesi (Alfred Hitchcock Presents, dizinin ilk bölümünün gösterildiği yıl: 1955 ve The Twilight Zone, dizinin ilk bölümünün gösterim yılı: 1959); kavurucu yaz sıcaklarının ultraviyole indeksini 10'un çok üzerine taşıdığı oldukça uzun bir sahili dolduran mahşeri kalabalığın, okyanusun serin sularında yaşadıkları konforlu ve keyifli anlarının, kopmuş kol ve bacaklardan fışkıran kanlarla kızarmış köpüklü dalgalarla birlikte, yerini görülmemiş bir korku ve dehşet kasırgasına terk etmesi (Jaws, gösterime giriş yılı: 1975); adeta usta bir ressamın mahir fırça dokunuşlarıyla özene bezene çizdiği izlenimini uyandıran nefis bir pastoral manzaranın ortasından geçen bir yolda, insanı dingin bir ruh mood'una sokan bir klasik müzik parçasını dinlerken, beraberinde seviyeli şakalar yapmayı da ihmal etmeyerek, yelkenlilerini çeken lüks bir station model otomobille, hafta sonu tatili için, göl kenarındaki villalarına doğru ilerleyen anne, baba ve çocuklarından oluşan bir çekirdek üst-orta sınıf Avrupalı ailenin, kendilerini uzaktan bile tanımayan, daha önce yollarının asla kesişmediği ve fakat hayatın, Evren'in, insanlık vaziyetlerinin ve Dünya hallerinin o gizemli ve o saçma sapan rastlantısallığıyla karşılarına çıkıveren, kendileri gibi üst orta sınıftan oldukları izlenimini uyandıran iyi görünümlü, 'bebek yüzlü', bembeyaz ve tertemiz giysili ve beyaz eldivenli iki genç tarafından, olmadık işkenceler sonucunda, katledilecekleri trajik ve absürt bir devam yoluna sürüklenmesi (Funny Games, Michael Haneke tarafından çekilen orijinalinin gösterime giriş yılı: 1997)(1); kanun kaçaklarını kovalayan şerifin, çatışmada aldığı yaralarla girdiği komadan, 'sakin ve emniyetli' kavramlarının, adeta, sözlüklerdeki mütekabili sayılabilecek bir yoğun bakım odasının sterilliğine, güvenilirliğine ve dinginliğine uyandığında, Dünya'nın artık bir pandemiyle mutasyona uğramış 'yaşayan ölüler'in hakimiyeti altında olduğunu ve medeniyet adına yarattığı her ne varsa, onun ezici çoğunluğunun, insanlığın ellerinden kayıp gittiğini, derin bir dehşet ve çaresizlik hissiyle, anlaması (The Walking Dead, sagayı başlatan ilk comics fasikülünün yayımlanış tarihi 2003) ve bu minvaldeki diğer pek çok üst kültür ve popüler kültür fenomeni, bize, bildiğimiz, sevdiğimiz, idealize edip her koşulda bağrına sığınmak istediğimiz güvenli ve sevimli (home sweet home kıvamındaki) ortamların aslında, bilinenin ve sanılanın aksine, çok da tekin olamayabileceklerini epeydir göstermekteydi zaten.