01 Ocak - 31 Aralık 2024 döneminde, Pazartesi'nden Cuma'ya hafta içi her gün 14.55 - 15.00 saatleri arasında TRT Radyo 1'de yayınlanan, bütün yıl boyunca da toplamı 262'ye erişecek olan Sayfaların Dilinden programının metinlerini yazıyorum. 2025 yılında kitaplaştırılacak olan mezkûr metinlerden 08 Nisan - 12 Nisan döneminde yayınlanacak olanlar aşağıdadır. Onlara dair görüş, öneri, katkı ve eleştirilerinizi metinlerimin altındaki yorumlar kısmında ya da sosyal medya hesaplarım üzerinden paylaşabilir, programları, TRT Dinle'yi cep telefonunuza indirerek, Dünya'nın bütün coğrafyalarından dinleyebilirsiniz.
71) Konu: 'Coğrafi Keşifler', kitap: Antik Dönemden Günümüze
Haritacılar.
Radyo 1'in değerli dinleyicileri, merhaba; Ziyaver Şencan'ın metnini
yazdığı, Berivan Erin'in yapımcılığını üstlendiği, Rıza Okur'un
sunduğu Sayfaların Dilinden programının bugünkü konusu ‘Coğrafi
Keşifler’, bahsedeceğimiz kitap Antik Dönemden Günümüze
Haritacılar.
Batı merkezli tarih yazıcılığında ‘Keşifler
Çağı’ olarak nitelenen periyodun satırbaşları şöyledir: İskandinavyalı ve
İzlandalı Vikingler 10. asırda Grönland
ve Kanada’da koloniler kurmuş; Venedikli Marko
Polo 13. asırda babası ve amcasıyla 24 yıl süren Asya seyahatini
gerçekleştirmiştir. Portekizli Bartolomeu Dias 1488’de Afrika’nın
en güneyindeki Ümit Burnunu kat etmiş, böylece Avrupalı gemicilerin uzun
süredir peşinde olduğu Hindistan’a deniz yoluyla gidişi mümkün kılmıştır. Portekizli
Vasko da Gama, Bartolomeu
Dias’ın açtığı yol üzerinden 1498’de Hindistan’a denizden ulaşan ilk Avrupalıdır.
Gerçekte nereye gittiğini anlayamayan Cenevizli Kristof Kolomb, tamamını Hindistan’ın doğusundaki adalar sandığı Küçük
Antiller’e 1493’de, Trinidad’a 1498’de, Orta Amerika’nın doğu kıyılarına ise 1502’de
giderken; Portekizli Ferdinand Macellan
1519 – 1522 arasında gezegendeki bütün okyanusları kat ettiği, bütün
meridyenlerinin üzerinden geçtiği 70,000 kilometrelik seyahatinde, mürettebatıyla
birlikte, Dünya’nın etrafında tam bir tur attığı belgelenen ilk insanlardan
olmuştur. Geç Orta Çağ’la erken Modern Dönemi kapsayan bütün bu faaliyetin temel motivasyonu iktisadi temelliydi
ve Batılı tarihçilerin ‘Eski Dünya’ dediği
Avrupa toplumlarının hakim sınıflarıyla fikri ve siyasi elitlerinin, önce Arap
ve Farsların, akabinde de Osmanlıların kontrolünde olan İpek ve Baharat Yolu üzerinden yürütülen ticarete hakim olmak; giderek
de, yine Batı Aleminin telifi olan ‘ana
akım literatür’ün kavramsallaştırmasıyla söyleyecek olursak, Yeni Dünya’nın, yâni Asya, Afrika ve Amerika’nın yerüstü ve
yeraltı kaynaklarına ve zenginliklerine doğrudan erişerek, bunların kontrol ve
kullanımını ele geçirmek düşüncesiydi. Hristiyanlığı yaymak merkezli misyoner
faaliyeti, insan türünün bilinmeyeni keşfetmek noktasındaki sonsuz heves ve hırsı
bu süreci güdüleyen diğer faktörlerdir. Kolomb
Takası denen bir kavramı genelleyerek söyleyecek olursak, mezkûr süreçte ilk
defa karşılaşan toplumlar arasında bitki, hayvan, maden ve mineral, kültürel – teolojik
- sosyolojik kodlar ve normlar, endemik enfeksiyonlar, alet - edavat, araç - gereç
temelli teknoloji değiş tokuşu yapılarak küreselleşmenin ilk ciddi adımları
atılmış; oluşan sermaye temerküzü ve yığınsal köle emeği kullanımıyla klasik
sömürgeciliğin ve emperyal kapitalizmin temelleri atılmıştır. Coğrafi keşifler
nitelemesine belki de en çok uyan etkinlikler, 1909 – 1911 de yapılan Kuzey ve
Güney Kutbu seferlerinde Arktika ve Antarktika’nın keşfedilerek haritalanması
olmuştur. İnsanların uzun süredir yaşadığı bir coğrafyaya başka yerlerden insanların
ilk defa gelmesi, akabinde de oraları talan edip sömürmesi insanlık adına
değil, olsa olsa yeni gelenler adına bir keşiftir ve esasen de sömürgecilik
olan insafsız ve ahlâksız bir faaliyettir. Ezcümle,
Batılı toplumların ‘coğrafi Keşifler’
dediği antite, arkasında neredeyse 1000 yıllık bir suçlar ve günahlar galerisi
olan ayıplı ve ahlâksız bir tarihsel külliyata referans verir.
Batılıların gezegenimizi keşfetmesi konusunda uzman olan Kaliforniya kökenli araştırmacı yazar Beau Riffenburgh’un hazırladığı ciltli, özenle tasarlanıp basılmış görsel şölen mahiyetindeki içeriği ve bunu destekleyen, kartografinin 25 asırlık tarihinin en önemli numunelerinden olan 15 adet harita ilâvesiyle Antik Dönemden Günümüze Haritacılar kitabı; konuya dair okuma yapmak isteyene şayanı tavsiyedir. Bu önerimizi, yazarın, ele aldığı mevzuyu ‘Dünya'nın keşfi, insanın evi bildiği gezegenimiz hakkındaki bilgilerini arttırması ve bunun üzerinden medeniyetin ilerlemesi’ şeklinde yorumlayarak emperyal güçlerin asırlara sâri sömürgecilik faaliyetlerini temize çeken bir mantaliteye sahip olduğunun gözden kaçırılmaması gerektiği uyarısıyla yapıyoruz. Bir sonraki programımızda birlikte olmak dileğimizle; hoşça kalın, kitapla ve muhabbetle kalın değerli dinleyenler.
72)
Konu: Schrödinger’in Kedisi, Kitap: Schrödinger’in Kedisinin Peşinde
Radyo 1'in değerli
dinleyicileri, merhaba; Ziyaver Şencan'ın metnini yazdığı, Berivan Erin'in
yapımcılığını üstlendiği, Rıza Okur'un sunduğu Sayfaların
Dilinden programının bugünkü konusu Schrödinger’in Kedisi, bahsedeceğimiz
kitap Schrödinger’in Kedisinin Peşinde.
Bilimin, özellikle fiziğin,
ele aldığı bir hipotezi doğrulamak ya da yanlışlamak adına kurguladığı deneylerden
maddi hayata uyarlanması mümkün olmayan, bu yüzden de salt teorik düzlemde
kalan, spekülatif yanlar da barındırabilenlerine Düşünce Deneyi denir. Bunların
en popülerleri Maxwell’in cini, Laplace’ın şeytanı ve Schrödinger’in
Kedisi’dir. Kuantum mekaniğinin kurucularından olan fizikçi ve bilim
kuramcısı Erwin Schrödinger, 1933’de Paul Dirac’la Nobel Fizik
Ödülünü paylaşmıştı. Schrödinger; 1922 Nobel Fizik Ödülü sahibi Niels Bohr’un
müellifi olduğu gözlemcinin, gözlemlediği
olayları etkilediğini ve değiştirdiğini savunan Kuantum Mekaniğinin Kopenhag
Yorumuna şiddetle karşı çıktığını, 1935’de yayımladığı, bahsettiğimiz
düşünce deneyini de içeren çok ses getiren makalesiyle deklere etmişti. Mezkûr
deney, içinde olup bitenler dışardan görülemeyen bir kutuya konmuş bir kedi,
bir dedektör, radyoaktif ışıma yapan bir madde, bir çekiç ve öldürücü zehir içeren
bir cam kap üzerinden kurgulanmıştı. Seçilen radyoaktif madde % 50
olasılıkla saatte bir elektromanyetik ışıma yaymaktadır. Bir saatin sonunda gözlemlemediğimiz kutuda gerçekleşecek sürecin kuantum mekaniğinin Kopenhag Yorumuna göre gelişimi
şöyledir: 1- radyoaktif element % 50 olasılıkla ışıma YAPAR, bu
ışıma dedektör tarafından saptanır ve çekici harekete geçirir, çekiç cam kabı
kırarak içindeki zehrin kutuya yayılmasına ve kedinin ölümüne neden olur; 2- radyoaktif
element % 50 olasılıkla ışıma YAPMAZ, dedektör bir şey algılayamayacağı
için çekiç tetiklenmez, şişe kırılmaz, zehir de kutuya yayılıp kediyi öldürmez.
Bu iki olası hal de, Kopenhag Yorumuna göre aynı anda gerçekleşirler. Kapalı
kutudaki manzara, onu açıp içini gözlemlemediğimiz sürece, her iki olası durumu
temsil eden kuantum dalga mekaniği denklemlerinin üst üste bindikleri bir süperpozisyon
halindedir. Bir diğer deyişle, gözlemlemediğimiz sürece kedi aynı anda hem ölü,
hem de diri olduğu bulutsu bir mahiyette ve bir Araf düzlemindedir! Kutuyu açıp
içine baktığımızda, iki olası halin üst üste bindiği süperpozisyon
durumu, hallerden birinin kuantum hal denklemine çökerek onun işaret ettiği
olasılığı maddileştirir. Kopenhag yorumunun sağduyuyu iptal eden bu izahatı Hugh
Everet III’ün 1957’de paylaştığı Çoklu Dünyalar Teorisi ile
aşılmaya çalışılmıştır. Buna göre, bir olayın olası bütün hallerini yansıtan
kuantum hal denklemleri sadece gözlenmediklerinde değil, gözlendiklerinde de çökmezler;
kuantum hal denklemlerinin karşılık geldiği fiziki gerçekliklerden birini görüp
deneyimleriz, diğerleri ise haberdar olamayacağımız çoklu dünyaları, paralel
evrenleri varlık alanına çıkararak onlarda yoluna devam eder.
‘Kimsenin gözlemlemediği bir olay varlık sahnesine çıkamaz mı?
Gözlemci, gözlediğini etkileyip değiştirebiliyorsa, bizler aslında süper
güçlere mi sahibiz? Bu evrende dolar milyarderi olan, bir başkasında sersefil
yaşıyor olabilir mi?’ gibi
soruları akla getiren mezkûr düşünce deneyi felsefe, psikoloji, bilimkurgu,
popüler kültür, sinema, komplo kuramları ve teoloji alanlarında derin etkiler
yaratmıştır.
Popüler bilim kitapları yazarı, astrofizikçi, akademisyen John Gribbin’in yazdığı, 1984’de yayımlanan Schrödinger’in Kedisinin Peşinde – Kuantum Fiziği ve Gerçeklik, aradan geçen 40 yılda, Sicim Kuramı gibi radikal atılımlar yapılmasına karşın, güncelliğini ve geçerliliğini korumakta. İddiaları her gün sayısız kere ispatlanan kuantum fiziğiyle, onun kozmolojiye tatbikatının sonuçlarından olan Çoklu Evrenler gibi spekülatif argümanların popüler versiyonlarını çok satan kitaplara dönüştürmekte mahir olan Gribbin’in eseri, konuya giriş yapmak isteyenlere olduğu kadar, içeriğine aşina olanlara da faydalıdır. Bir sonraki programımızda birlikte olmak dileğimizle; hoşça kalın, kitapla ve muhabbetle kalın değerli dinleyenler.